Mersin Valiliği
Mersin Valiliği
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü
Mersin Valiliği
Mersin Valiliği

Sulak Alanların Korunması

17 Ocak 2012

BASIN BÜLTENİ

 

Türkiye''nin de taraf olduğu Ramsar Sözleşmesinde Sulak alanlar; Doğal veya yapay, sürekli veya mevsimsel, suları durgun veya akıntılı, tatlı, acı veya tuzlu tüm su kütleleri sulak alan olarak tanımlanmaktadır. Bataklıklar, sazlıklar, turbalıklar, sulak çayırlar ile denizlerin altı metre derinliğe kadar olan kesimleri de sulak alan kapsamı içerisinde yer almaktadır.

 

Sulak Alanların Faydaları:

  • Sahip olduğu biyolojik çeşitlilik nedeniyle dünyanın doğal zenginlik müzeleri olarak kabul edilen sulak alanlar; doğal işlevleri ve ekonomik değerleriyle yeryüzünün en önemli ekosistemleridir.

  • Sulak alanlar, yeraltı sularını besleyerek veya boşaltarak, taban suyunu dengeleyerek, sel sularını depolayarak, taşkınları kontrol ederek, kıyılarda deniz suyunun girişini önleyerek bölgenin su rejimini düzenlerler.

  • Bulundukları yörede nem oranını yükselterek, başta yağış ve sıcaklık olmak üzere yerel iklim elemanları üzerinde olumlu etki yaparlar.

  • Tortu ve zehirli maddeleri alıkoyarak ya da besin maddelerini (azot, fosfor gibi) kullanarak suyu temizlerler.

  • Tropikal ormanlarla birlikte yeryüzünün en fazla biyolojik üretim yapan ekosistemleridir.

  • Başta balıklar ve sukuşları olmak üzere gerek ekolojik değeri, gerekse ticari değeri yüksek, zengin bitki ve hayvan çeşitliliği ile birçok türün yaşamasına olanak sağlarlar.

  • Yüksek bir ekonomik değere sahiptirler. Balıkçılık, tarım ve hayvancılık, saz üretimi, turizm olanaklarıyla bölge ve ülke ekonomisine önemli katkı sağlarlar.

 

Türkiye’deki sulak alanlara ilişkin temel sorunlar ise;

  • Su Rejimine Yapılan Müdahaleler,

  • Su Kalitesinin Bozulması,

  • Habitat Tahribi,

  • Doğal Sulak Alanlara Yabancı Türlerinin Atılması,

  • Yönetime İlişkin Sorunlar

şeklinde sıralanabilir.

 

Türkiye’de özellikle son 10-15 yıl içerisinde sulak alanların korunması konusunda önemli kazanımlar elde edilmiştir. Bu kazanımların başında Sulak Alanların Korunması Hakkında Başbakanlık Genelgesi, Sulak Alanların Korunması Yönetmeliği ve 2003-2008 Ulusal Sulak Alan Stratejisinin uygulamaya konması, Ulusal Sulak Alan Komisyonu’nun kurulması ve sivil toplum örgütleri ile bilim adamlarının karar ve yönetim süreçlerine daha etkin bir şekilde katılması sayılabilinir.

 

Bilindiği üzere, özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşme olarak bilinen Ramsar Sözleşmesi, 1971 yılı Şubat ayında İran''ın Ramsar kentinde imzalanmış, sözleşmenin imzalandığı 2 Şubat tarihinin de sulak alanların korunmasının önemine kamuoyunun dikkatini çekmek üzere 1997 yılında "Dünya Sulak Alanlar Günü" olarak ilan edilmiştir.

 

Türkiye’nin Avrupa, Asya ve Afrika kıtaları arasındaki geçiş noktası üzerinde bulunması, üç tarafının farklı ekolojik karakterdeki denizlerle çevrili oluşu, deniz seviyesinden 5000 metreyi aşan yükseklik farklılıkları ve bu özellikleri neticesinde ortaya çıkan iklim çeşitliliği, Türkiye’yi sulak alanlar bakımından bulunduğu coğrafyanın en önemli ülkelerinden biri yapmıştır

 

Türkiye’de “Ramsar Sözleşmesi Sukuşu ve Balık Özel Kriterleri” ne göre 76 uluslar arası öneme sahip sulak alanın bulunduğu belirlenmiştir.

 

1994-2009 yılları arasında ülkemizde 13 sulak alan Ramsar Listesi’ne dahil edilmiştir. Bunlardan birisi olan Göksu Deltası, 13 Temmuz 1994 yılında Ramsar Alanı Statüsüne sahip olmuştur. Ayrıca bu alan bir defada barındırdığı kuş varlığı da dikkate alındığında “A” sınıfı sulak alan niteliğindedir. Ramsar Sözleşmesine göre, bir defada 25.000’in üzerinde su kuşunu barındıran sulak alanlar “A” sınıfı sulak alandır. Göksu Nehri, Akgöl, Paradeniz, drenaj kanalları, çeltik tarlaları, sürekli veya mevsimsel bataklıklar, tuzcul alanlar deltanın sulak alanlarını tamamlayan önemli habitatlardır. Bu habitatların toplam alanı 86,50 km2’dir.

 

Türkiye kuşlarının 328’i Göksu Deltasında görülür. Bölgesel ve ulusal ölçekte 5 adet kuş türünün kritik (CR), 15 türün tehlike atında (EN), 35 türün gerekli tedbirler alınmaz ise tehdide yakın (NT) ve 40 tane kuş türünün ise hassas (VU) olduğu görülecektir. Bu kadar yüksek koruma önceliğine sahip kuş türünün Göksu Deltasını çeşitli şekillerde beslenme, kışlama, üreme amaçları için alanı kullanıyor olması alanın koruma potansiyelini ve önceliğini vurgulamaktadır. Diğer taraftan 4 adet kuş türü de küresel, ulusal ve bölgesel veri yetersiz olmakla birlikte tehdide yakın (NT) statüsündedir. Türkiye ölçeğinde nesli tehdit ve tehlike altında olan kuş türlerinden bir kısmı Göksu Deltası Özel Çevre Koruma Bölgesinde üremektedir. Bu kuş türlerine göre Akgöl, Paradeniz ve Cırba Deresi tek başına bile AET 409/79 sayılı Konsey Kuş Direktifine göre Özel Muhafaza Alanı (Specially protected aera-SPA)) olarak ilan edilmesi için yeterli gerekçeyi sağlamaktadır.

 

 

İbrahim ÜNVER

Çevre ve Şehircilik İl Müdürü

Facebook’ta Paylaş Twitter’da Paylaş Google Plus’da Paylaş Yazdır